KOBİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KOBİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mart 2010 Çarşamba

KÜÇÜK VE ORTA BÜYÜKLÜKTEKİ İŞLETMELERİN TOPLUMDA ÜSTLENDİKLERİ ROLLER BAKIMINDAN ANALİZİ

Dünyamız yeni bin yüzyıla küreselleşme yani globalleşme olgusu ile hızlı bir şekilde girmiştir. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yenilikler getiren bu olgu, mevcut olan kurum ve kuralları değişime zorlayan bir gelişme göstermektedir. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) toplumun belkemiğini, can damarını kısaca damarda dolaşan kanı gibidir. KOBİ’ler bu değişime ve gelişmeye ne kadar hızlı adapte olurlarsa, o kadar fazla ülkenin kalkınmasına, dünya ticaretinden pay almasına kısaca; ülke halkının refah ve mutluluğunun artmasına katkı sağlayacakları bilinen bir gerçektir. Günümüzde hakim olan yüksek rekabet ortamında işletmelerin, piyasanın ihtiyaç ve beklentilerine daha iyi cevap verebilmeleri için, yenilikleri uygulayarak, teknolojik gelişmelere anında uyum sağlamak mecburiyetindedirler. Yeniliklerin uygulanması ve devreye sokulması en uygun işletmeler KOBİ’lerdir. Çünkü bu işletmeler; esnek yapıları, değişikliklere daha hızlı uyum göstererek, yaratıcı iş ortamları sağlamada oldukça başarılıdırlar (Savaşır, 1997: 355). Bugün teknoloji ve sanayi kavramları o kadar iç içe geçmiştir ki, bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler, doğrudan sosyal gelişmelerle ilgili olduğundan; bu gelişmeler bir anlamda toplumları şekillendirmektedirler.
Teknoloji, ekonomik potansiyeli genişletmede en önemli motordur. Bu sebeple de bütün ülkeler az ya da çok teknolojik yeniliğin içindedir. Teknolojideki en önemli eğitim; yaygın teknolojilerin ortaya çıkması, teknolojik ilerlemenin hızlanışı, üretim safhalarının kısalması ile araştırma ve geliştirme işbirliğinin artan önemidir. Bu bakımdan KOBİ’ler için bir taraftan yeni fırsatlar çıkarken, bir taraftan da çeşitli güçlükler ortaya çıkmaktadır. Karşılaşılan güçlüklerin başında, araştırma ve geliştirme ile yeni gelişmelerin ortaya çıkmasında yaşanılan zorluklar gelir(European Commission, 1993: 9). Ülkemizde uygulanacak olan ileri teknolojinin ülke ihtiyacına göre, akılcı bir yolla seçilmesi gerekir. Akılcı yolla seçilen teknoloji, yan sanayi özelliği bulunan KOBİ’lerin gelişmelerine imkan tanımakla kalmayacak, aynı zamanda istihdama da büyük katkı sağlayacaktır. Zaten sanayileşmenin en önemli amaçları arasında, istihdam yaratma bulunmaktadır.
Türkiye’de planlı dönemle başlayan hızlı sanayileşme sürecinden bu güne kadar KOBİ’lerin oynadıkları rol, zor görevler ve KOBİ’lerin Türkiye ekonomisindeki yeri göz önüne alındığında, yapılan destekleme politikalarının KOBİ’lerin taşıdığı öneme paralel olmadığı görülmektedir. KOBİ’ler, bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de istihdam ve iş olanakları yaratma ve yeniliklere açık olmaları açısından ekonominin temel taşları durumundadır. KOBİ’lerin yeni istihdam imkanlarını yaratması, sanayiye vasıflı eleman yetiştirmeleri, rekabetçi bir ortamın oluşması için çaba sarf etmeleri, bölgelerarası dengesizliğin giderilmesinde önemli rol oynamaları ve özellikle gelir dağılımı sorununa çözüm getirmeye çalışan kurumlar olmasından dolayı Türkiye ekonomisine önemli yararları varken, bunun yanında bazı sorunları da vardır. Bunlar teknoloji yetersizliğinden kaynaklanan üretim azlığı, düşük kapasite ve yüksek maliyet unsurlarından kaynaklanan pazarlama noksanlığı, öz kaynak yetersizliği ve risklerin yüksekliği, yeterli bilgi donanımına sahip bulunmaması nedeniyle karşılaşılan finansman sorunları ve profesyonel yetişmiş insan gücü temininde karşılaşılan sorunların ötesinde, bir de geçirdiğimiz 30 yılda yüksek enflasyonla yaşayan bir Türkiye’nin istikrarlı olmayan bir makro ekonomik ortamında yaşamak KOBİ’ler için en önemli yapısal sorunları beraberinde getirmektedir (Erçel, 2000: 42).Tabii böyle bir ortamda yani istikrarı olmayan, istikrarsız bir makro ekonomik ortamda iş görmek, belirsizliğin çok fazla olduğu, maliyet unsurların hesap edilemediği, geleceğin görülemediği, döviz kurunun ne olduğu tahmin edilemediği, finansman maliyetlerinin üç ay sonra ne olacağı belirlenemediği, ayrıca finansman piyasası derinleşmemiş olması kuşkusuz ki en fazla yükü KOBİ’lere yüklemektedir.
1. KOBİ’lerin Dünyadaki Önemi
Dünya ekonomisinde 1945-1970 döneminde büyük ölçekli işletmelere ağırlık verilerek ekonomik büyüme ve kalkınma faaliyetleri yürütülmüştür. Ancak bu süre içerisinde KOBİ’lerin, büyük işletmeler karşısında daha üstün avantajlarının olduğu anlaşılmıştır(Yardımcı, 1998: 28). Birçok ülkede istihdam yaratmada ve rekabet ortamının yaratılmasında, KOBİ’lerin rolü, giderek artmaya başlamıştır. 1970 ekonomik krizinden sonra, KOBİ’ler önem kazanmaya, bu yıllardan sonra büyük ölçekli işletmeler önemini kaybetmeye başlamıştır. Ölçek ekonomisinin öneminin azalmaya başlamasından sonra, KOBİ’ler bir çok ülkede, 1970 bunalımından sonra kaynakların ekonomik kullanımı, istihdam ve gelir dağılımına katkılarından dolayı makro ekonomik politikaların temelini oluşturmaya başlamıştır. Büyük işletmelerin aksine, üretim rasyonalizasyonunun giderek, talebin yüksek gelir esnekliği ya da düşük fiyat esnekliği gösterdiği ürünlerin üretimine ağırlık veren küçük işletmeler, ekonomik krizden de en az etkilenen birimler olmuştur .
Her türlü zorluklara rağmen bütün ülkelerde, işletmelerin yaklaşık % 99’u KOBİ’lerden oluştuğu görülmektedir. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, istihdamın % 40-80’i ve GSMH’nin % 30-70’ini KOBİ’ler yaratmaktadır. Buna göre büyük işletmelere göre açık bir üstünlükleri ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda KOBİ’lerin küçük, fakat önemli bir grubu, yeni sanayilerin ve teknolojilerin gelişmesinin öncüsü durumundadır. Yenilikçi çalışmalar yapanlar içinde KOBİ’ler yoğun durumdadır. İletişim ve otomasyon maliyetlerinin azalması, KOBİ’lerin teknik imkanlarının artmasına paralel olarak global piyasa içindeki başarılarının büyümesini sağlamaktadır. KOBİ’lerin istihdama katkısı da önemlidir. KOBİ’ler yeni kurulmuş şirketlerden daha fazla istihdam yaratmaktadırlar. KOBİ’lerin % 5’i hızlı büyüyen şirketler statüsündedir (Küçükçolak, 1998: 8).
Tablo 1. Seçilmiş Bazı Ülke Ekonomilerinde KOBİ’ler

Ülke Adı
KOBİ’lerin Tüm İşlet. İçin. Yeri %Top. İstihdam İçin.Yeri
%
Top. Yatı. İçin. Yeri %Katma Değer İçin. Yeri %Top. İhracat İçin. Payı %Top. Kredi.
Aldıkları Pay %
A.B.D. 97.250.438.036.232.042.7
Almanya 99.864.044.049.031.135
Japonya 99.481.440.052.038.050.0
Fransa 99.949.445.054.023.048.0
İngiltere 96.036.029.525.122.227.2
Hindistan 98.663.227.850.040.015.3
İtalya 97.056.036.953.0--*--*
G.Kore 97.861.935.734.520.246.8
Türkiye 99.561.156.537.78.04.0
Kaynak: http://www.kosgeb.gov.tr/KOSGEB/KOSIsletmeler.asp 05.08.2003
* Bilgi yok ya da güvenilir değil.
Tablo 1’de görüldüğü gibi, ekonomik kalkınmışlık düzeyi ne olursa olsun, tüm ülkelerde KOBİ’ler gerek sayısal, gerekse de istihdam yaratma gücü açısından ekonomik ve toplumsal düzenin bel kemiğini oluşturmaktadır. Ele alınan ülkelerin hemen hemen hepsinde toplam işletmelerin neredeyse tamamını KOBİ’ler oluşturmaktadır. ABD’de toplam işletmelerin % 97.2’si KOBİ iken, Almanya’da % 99.8, Japonya’da % 99.4, Hindistan’da % 98.6, İngiltere’de % 96, Fransa’da % 99.9, G.Kore’de % 97.8 ve İtalya’da % 97’dir. Ülkelere göre KOBİ’lerin sağladıkları istihdam oranlarına bakıldığında ABD’de % 50.4, Almanya’da % 64, Japonya’da % 81.4, Hindistan’da % 63.2, İngiltere’de % 36, Fransa’da % 49.4, G.Kore’de % 61.9 ve İtalya’da % 56’dır. KOBİ’lerin ihracattan almış oldukları paylara göre bakıldığında, ABD % 32, Almanya’da % 31.1, Japonya’da % 38, Hindistan’da % 40, İngiltere’de % 22.2, Fransa’da % 23, G.Kore’de % 20.2’dir. KOBİ’lerin toplam kredilerden almış oldukları paylara bakıldığında ABD % 42.7, Almanya’da % 35, Japonya’da % 50, Hindistan’da % 15.3, İngiltere’de % 27.2, Fransa’da % 48, G.Kore’de % 46.8’dir.
Ticari rekabetin ekonomik sistem olarak benimsendiği toplumlarda sistemin sağlıklı olarak işleyişiyle KOBİ’lerin sistem içindeki varlıkları ve güçleri arasında yakın bir ilişki vardır. KOBİ’lerin çoğu, büyük işletmelerin yerine getiremediği bir takım fonksiyonları yerine getirdikleri için sisteme olumlu katkıda bulunmaktadır. Kimileri yaptıkları işlerden dolayı KOBİ kalmakta, kimileri için de KOBİ kalmak arzulanan bir durumdur. Bu noktadan bakılırsa, piyasa ekonomisinin dinamik yapısı ve gücü, büyük ölçüde sistemdeki KOBİ’lerin varlıklarıyla ve güçleriyle yakından ilişkilidir (Gültekin, 1999: 7). Gerek ülkemizde gerekse dünya ekonomilerinde KOBİ’ler önemli krizlerden fazla etkilenmemiş ve hatta bu krizlerin atlatılmasında önemli roller üstlenmiştir. KOBİ’ler ekonomik hayatta değil, aynı zamanda sosyal hayatta da önemli roller üstlenmektedir. KOBİ’ler ülkede geniş bir alana yayıldıkları için, bölgesel gelişmişlik farklılıkların giderilmesinde, mülkiyeti geniş bir tabana yayılmasında, istihdam meydana getirilmesinde, gelir dağılımında adaletin sağlanmasında, bunların devam ettirilmesinde ve demokratik hayatı canlı tutmada önemli bir güç olmaktadır. Günümüzde, dünya pazarları globalleşme akımıyla gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, KOBİ’lerin sosyal ve ekonomik değişimlere uyum gösterme esnekliklerinin ve yeteneklerinin daha fazla farkına varmakta, rekabet güçlerini ve teknolojik düzeylerinin artırıcı yönde teşvik tedbirleri uygulamalarına ağırlık verilmektedir. Böylece ülkelerin globalleşen dünyada yerlerinin belirlenmesinde KOBİ’lerin etkinliği, yapısı ve gücü doğrudan etkili olmaktadır.
2. KOBİ’lerin Türkiye Ekonomisindeki Yeri
KOBİ’ler, ülkelerin sosyal ve ekonomik yapı özellikleri içinde endüstrileşme, sağlıklı kentleşme, optimum dağıtım ve ticaret uygulamaları için önemli bir özellik taşımaktadır. Ayrıca, bölgelerarası dengesizliğin giderilmesi ve üretim kaynaklarının yerinde ve etkin olarak kullanılmasında vazgeçilmez bir unsur oluşturmaktadır. Böylece politikaların ve stratejilerin oluşumunda etkin olmaktadırlar(Erhan, 1996: 58). KOBİ’ler; ekonomimize bir taraftan yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve ödedikleri vergiler açısından katkıda bulunurken, diğer taraftan coğrafi açıdan ülkemizin bütün bölgelerine dağılmış olmaları nedeniyle bölgesel kalkınmada son derece önemli rol oynamaktadır. KOBİ’ler büyük işletmelerin yapamadıkları ya da yapmak istemedikleri yeni fikirlerin, malzemelerin, süreçlerin ve hizmetlerin temel kaynağını oluşturmaktadırlar. Çünkü büyük işletmeler ölçek ekonomisinin maliyet avantajından yararlanmak amacıyla makine, araç, gereç ve işgücüne yaptıkları büyük yatırımlar nedeniyle aynı ürünü uzun süre üretmeye bağlı kalmaktadırlar. KOBİ’ler ise, büyük ölçekli yatırımlara bağlı kalmak gibi bir sorunları bulunmamaktadır. Çünkü ölçek ekonomileri küçüktür ve büyük işletmelere göre daha esnek bir yapıya sahiptirler (Efe, 1998: 4).
Tüm ekonomilerin vazgeçilmez temel bir bileşeni olan KOBİ’ler istihdam ettikleri işgücünden, gerçekleştirdikleri yatırımlara, yarattıkları katma değere ve ödedikleri vergilere kadar pek çok yönleri ile her ekonomide önemli bir yere sahiptir. Çünkü KOBİ’ler yalnızca bağımsız ekonomik birimler olarak mal ve hizmet üreten işletmeler değil, aynı zamanda büyük işletmelerin kullandıkları mamul ya da yarı mamul girdileri üreterek büyük işletmelerin gelişimini de tamamlamaktadırlar. Böylece büyük firmalar için ekonomide bir “yan sanayi” oluşturarak büyük işletmelerle bir ortak yaşam kurarlar. Bu ortak yaşam için Japonya gibi ülkelerde o kadar gelişmiştir ki, neredeyse ekonomik faaliyetlerin temel belirleyici özelliği olmuştur. Dolayısıyla, KOBİ’ler bir yandan büyük işletmelerle rekabet içinde kendi başlarına nihai ürün ya da hizmet üreterek ekonomiye katkıda bulunurken, diğer yandan da büyük işletmeleri yan sanayi biçiminde tamamlayarak onların daha fazla üretken olmalarına ve ekonomiye katkılarının daha da artmasına yardımcı olurlar (Sarıaslan, 1994:10).
Ülkemizde KOBİ’ler toplam işletmelerin % 99.5’ini yani hemen hemen tamamını oluşturmaktadır. KOBİ’ler toplam istihdamın % 61.1’ini sağlamaktadırlar. Toplam yatırım içindeki KOBİ’lerin payı % 56.5’dir. Yaratılan katma değerin % 38’ini KOBİ’ler sağlamaktadırlar. KOBİ’lerin ülkemizin toplam ihracat içindeki payı % 8 ile diğer ülkelere göre çok düşüktür. Bu da ülkemizdeki KOBİ’lerin büyük çoğunluğunun dışa açılma derecesinin düşük olduğu ve uluslar arasılaşma sürecine girmediklerini ifade etmektedir. Ancak KOBİ’lerin toplam ihracat içindeki payının % 8 olması, bu bilginin çok güvenilir olmaması nedeniyle düşüktür. Çünkü mevcut istatistiklerde yalnızca KOBİ’lerin kendi başlarına yaptıkları ihracat görülmekte, fakat bu işletmelerin önemli miktardaki ihracatlarını büyük işletmelerin dış ticaret şirketleri aracılığı ile yaptıkları bilinen gerçektir (Sarıaslan,1994:10). KOBİ’lerin ülkemizdeki toplam kredilerden aldığı pay % 4’tür. KOBİ’lerin kredi payı da genel olarak Halk Bankası’nın bu işletmelere verdiği kredilere dayalı olarak sayısallaştırılmıştır. Çünkü diğer bankaların sınırlı da olsa verdikleri kredilere ilişkin elde bilgi bulunmamaktadır. Özellikle son yıllarda KOBİ’lere Halk Bankası’ndan başka kurumlar da finansman dışı desteklerin yanında kredi desteği de sunmaktadırlar.
Türk ekonomisinde son yıllarda yaşanan gelişme ve değişimler, işletmelerin uluslararası pazarlara açılma olgusu, bu pazarlarda yaşanabilecek risk ve belirsizlikler, çeşitli fırsatlar, işletmeleri bazen olumlu, bazen de olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Dış pazarlara açılmak isteyen işletmeler için bazı belirgin sorunlar ve engeller vardır ve bunları aşmanın yollarını aramalıdırlar. Bunlardan Güvenlik: CE İşareti; ürünlere CE işaretinin vurulması bu ürünlerin AB ülkeleri için serbest dolaşım pasaportuna sahip oldukları anlamına gelir (İpekgil Doğan ve Marangoz, 2002: 111). Çevre: ISO 14000; Globalleşen dünyanın önde gelen sorunlarından biri çevresel değerlerin korunmasıdır. Çevre unsurlarının sorumsuz kullanımı, çevresel kirlenmeyi önemli boyutlara ulaştırmıştır (İpekgil Doğan ve Marangoz, 2002: 112). İşletmelerin çevreyi kirletmeden üretim yapabilmelerini ve ürettikleri ürünlerin çevreye karşı duyarlı olmalarını sağlamak için ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi standartları yayınlanmış ve bugün bu belgelere sahip işletmeler uluslararası pazarlara kolay girebilmektedir. Kalite: ISO 9000 Kalite Standartları; Rekabetçi, global dünya pazarında, küreselleşen dünya ekonomilerinde başarılı olabilmek için, rakip işletme ve ülkeler bazında asgari düzeyde sahip olunan bir kalite sisteminin geliştirilmesi gerekir. Bunun sağlanması için geleneksel sistem ve düşüncelerin terk edilerek, çağdaş kalite düşüncesi ve yönetimi işletmelerde hakim kılınmalıdır (Kozlu, 1992: 104). Günümüzde uluslararası pazarlarda bir çok ülke kendi ülkesinin sınırları içerisine girecek olan mal ve hizmetlerde çeşitli kalite belgelerini şart koşmaktadır. AB ülkeleri üreticilere kalite belgesi zorunluluğu getirmiştir. Ayrıca yetişmiş eleman, teknoloji, AR-GE, standardizasyon, kültür vb. engellerle karşı karşıya olan işletmelerin bu sorunları bir an önce çözüp ülke ekonomisine ve topluma katkı sağlaması gerekir.
Türkiye bir KOBİ ekonomisi demektir, çünkü işletmelerin % 99.5 yani 1 milyon 200 bin KOBİ’dir. İstihdamın % 61,1, üretilen katma değerin % 37.7’sini KOBİ’ler oluşturmaktadır. Avrupa Birliğinde ise üretilen katma değerin % 81’ini KOBİ’ler oluşturmaktadır. Türkiye’de KOBİ’ler hem sayılarıyla, hem de dinamizmleriyle ekonominin can damarıdır. Fakat çok fazla ihmal edilmiştir. Kapasite kullanım oranı Türkiye’de % 25 iken, AB’de % 80; ihracat payı Türkiye’de % 8 iken, AB’de % 35’dir. AB’de kredilerin % 45’ini KOBİ’ler alırken, Türkiye’de % 4’tür. 1999 yılında devletin KOBİ’lere eğitim, danışmanlık vb. harcamaları 10 trilyon TL iken, KOBİ’lerin ödedikleri vergi miktarı 1 katrilyon TL’dir (Ekonomik Forum, 2002: 23).
KOBİ’ler, büyük işletmeler gibi yüksek maliyetli yatırımlara bağlı kalmadıkları için daha esnek üretim imkanlarına sahiptirler. Bu da, talep değişikliklerine kısa sürede uyum sağlama, tam rekabet şartlarına çabuk ulaşma ve bu sayede milli gelire, istihdama, verimliliğe, müteşebbis yetiştirmeye katkı sağlama gibi çok önemli işlevleri yerine getirmektedir. Ekonomide ortaya çıkan konjonktürel dalgalanmalardan büyük işletmelere göre daha az etkilenmekte olan KOBİ’ler, bu dalgalanmalardaki olumsuz etkilenmeleri elimine edebilmekte ve geçici talep artışlarını karşılayarak ani fiyat artışlarını engellemektedir. KOBİ’ler makro ekonomik düzeyde bölgelerarası dengesizliğinin de bir düzenleyicisidir. Bölgelerarası dengeli gelişmeye ve büyümeye önemli katkıda bulunmaktadır (Ekonomik Forum, 2002: 24). Bunun yanı sıra tamamlayıcılık roller nedeniyle, ekonomide ön plana çıkmışlar ve büyük işletmelerin yan sanayi gereksinimlerini karşılayarak ekonomiye fayda sağlamışlardır.

Kaynak
Beytullah YILMAZ
Araştırma Görevlisi İ.i.B.F. İktisat Bölümü 

http://www.pargesoft.com/ Microsoft Dynamics NAV / AX Çözüm Ortağı

5 Eylül 2009 Cumartesi

ERP Nedir ?

ERP’NİN ABC’Sİ
Aberdeen Research

ERP’nin günümüzdeki tanımı nedir? Bugün artık ERP konuşulurken sadece planlama fonksiyonundan bahsedilmiyor. ERP artık bir kurumun yaptığı işin bütününü yansıtan bir kavram olarak kullanılıyor. Diğer bir deyişle ERP bir kurumun tüm bileşenlerinin bir bütün olarak görülmesine imkan veriyor.

ERP, bir kurumun kendi iç süreçlerini bütünleşik bir yapıda gerçekleştirmeye imkan tanırken, işin kurum sınırları dışına taşan kısmının da desteklenmesini sağlıyor. Bu iki süreci birleştiren ERP çözümlerinin genel karakteristikleri şöyle özetlenebilir:

ERP uygulamaları, iş süreçlerini adresler.
ERP uygulamaları modüler yapıdadır.
ERP uygulamaları entegredir.
ERP uygulamaları kurumların sınırlarını aşar, müşterilerine, iş ortaklarına ve tedarikçilerine kadar uzanır.
Uçtan uca bir ERP çözümü, kurumun tüm iş fonksiyonlarını destekler.

ERP hakkında kafalarda soru işareti oluşturan bazı konulara yanıt aramak gerekirse karşılaşacağımız sorular ve yanıtları şunlar olacaktır:

1.“İş süreci” kavramı şirketin bir bölümü veya özel bir fonksiyonu mudur?
İş süreçleri, kurum içerisinde birden fazla fonksiyona dokunur. Bu nedenle fonksiyonlar ve bölümler üzeridir. Örneğin bir şirkette muhasebe bölümü olabilir ya da satın alma işlemi gerçekleştirilebilir. Bu bölümler işlerini süreçler aracılığıyla yapar ama süreçler bölüm veya fonksiyon değildir. Örneğin satış süreci, müşteriyi edinmekle başlayan ve ürün veya hizmetin karşılığını müşteriden tahsil edene dek süren bir dizi aşamayı içerir.. Bu nedenle süreçler çok daha geniş bir yapıya sahiptir.

2.Modüler bir ERP uygulaması, standart uygulamalardan nasıl farklılaşır?
ERP uygulamasının güzel yanı, içerisindeki tüm fonksiyonların entegre bir yapıda çalışmasıdır. Bu özelliğe sahip olmayan bir çözüm, iş süreçlerinin bütününü kapsayamaz. Modüler yapının önemi, ERP uygulamasını satın alma ve kurma sürecinde daha da ön plana çıkar. Bir kurum, ERP uygulamasının sahip olduğu fonksiyonların tümünü kullanmak istemeyebilir. Bu nedenle modüler yapı istenilen fonksiyonları istenilen zamanlarda kullanmayı mümkün kılar.

3.Kullandığım uygulamalar zaten entegre. Neden ERP düşüneyim?
Farklı uygulamalar her zaman birbiri ile uyumlu çalışmaz ve aslında bu zor bir süreçtir. Ayrıca bir araya gelmiş birçok uygulama tek bir uygulamanın sağladığı özellikleri sağlayamayabilir. Yani 2+2 her zaman 4 etmeyebilir.

Yapılan birçok araştırma göstermektedir ki özellikle orta ve küçük ölçekli kurumlar bazı işlemleri birçok kez tekrarlamaktadır. Bu mükerrer işlemler sırasında belli başlı sorunlarla karşılaşmak mümkün. Örneğin sürekli veri girişi yapmak aman kaybına neden olmakta. Ayrıca bu girişlerde hata payı yükselmekte. Farklı uygulamalardan gelen veriler farklı özellikte olacağı için bu verileri bütünleştirip analizler yapmak elma ile armudu karşılaştırmak gibi kalacaktır.

Entegre bir ERP paketinde gerekli veriler bir kere girildikten sonra ihtiyaç duyulan her noktada kullanılabilmektedir. Uygulamayı kullanan tüm süreçler ve çalışanlar, karar verme mekanizmasındaki yöneticiler bilgileri aynı biçimde, gerçek zamanlı olarak görme şansına kavuşur.

4.Neden ERP uygulaması, kurumun sınırlarını aşmak zorunda?
Günümüzde kurumların işleri zaten kendi sınırlarını aşıyor, dahili uygulamalar harici uygulamalarla bütünleşiyor. Başarılı olmak isteyen kurumlar, satın alma süreçlerini, iş ortakları ve müşterileri ile olan ilişkilerini en doğru ve etkin biçimde sürdürmek orunda. Bunların tümü harici operasyonlar gerektiriyor.

5.Kurumun bütününü adresleyen bir ERP çözümüne sahip olmanın avantajları nelerdir?
Komple bir çözüm sahibi olmanın, parça parça uygulamalara göre birçok önemli avantajı söz konusudur.
Ölçeklenebilirlik: ERP çözümleri, kurumun büyümesine paralel olarak genişleyebilme özelliğine sahiptir.
Fonksiyonalite: ERP çözümleri, uygun maliyetlerle farklı fonksiyonlara gerektiği zaman erişmeyi mümkün kılar. Bugün ihtiyaç duymadığınız bir özelliği yarın aktive ederek kullanmanız mümkün.
Destek ve hizmet: ERP çözümlerinde destek ve hizmet son derece önemlidir. Entegre bir ERP ortamının destek ve hizmet işlemleri çok daha basit ve etkili biçimde gerçekleştirilebilir.

KOBİ’lerin Başlıca Sorunları
Dünyada birçok KOBİ, 1990’lı yıllardaki ERP fırtınasına yakalanmış ve bu sürecin maliyetlerini ve zorluğunu göğüslemekte zorlanmıştır. Bugün bu kurumların çoğu, güncelliğini kaybetmiş veya gereğinden fazla büyük uygulamalarla iş yapmaya çalışmakta ve rekabetçiliklerini korumak için yeni teknolojilere yatırım yapmak zorunda kalmaktadır. Bugün birçok KOBi ellerindeki sistemler için güncellemelere, farklı uygulamalara ve yeni teknolojilere gereksinim duymaktadır.

ERP’yi yeniden değerlendirmek için doğru zaman mı?
Günümüzde KOBİ’ler için maliyetlerin etkin biçimde yönetimi son derece önemlidir. Ayrıca KOBİ’lerin finansman eksiliği de önemli bir sorundur. Buna karşın günümüzün modern KOBİ’leri, müşteri tabanını büyütmek ve eldeki müşterileri korumak çabası içerisindedir. Her geçen gün farklılığı azalan ürün ve hizmetlerin getirdiği rekabet, KOBİ’lerin bir diğer önemli sıkıntısıdır. Bu sıkıntıların ERP ile kesiştiği noktalara bir göz atalım:

Kurumsal stratejilerin ve inisiyatiflerin hayata geçirilmesi için finansman yetersizliği
Kurumsal vizyonu ve hedefleri belirlemedeki sıkıntı
Kurumsal stratejilerin ve inisiyatiflerin iletişiminde yetersizlik
Çalışanların daha verimli kılınması için gerekli olan ölçütlerin eksikliği
Kurumsal amaçları gerçekleştirecek kalifiye insan kaynağı eksikliği
Müşteri taleplerini planlamada yetersizlik

Kurumsal stratejilerin belirlenmesi ve etkin biçimde duyurulmasının en iyi yolu, kurum içerisinde portal yapıları üzerinden çalışanlar ile etkileşimin sağlanmasıdır. Amaçlara yönelik girişimlerin hayata geçirilmesi için yine insan kaynağı ile etkin iletişim, e-işe alma sistemleri önemli avantajlar sağlayacaktır diğer yandan müşteri taleplerini öngörmeye yönelik analiz ve raporlama sistemleri süreci oldukça kolaylaştıracaktır. Her ne kadar orta ölçekli kurumlar bu tür çözümleri hayata geçirmekte büyük ölçekli kurumlardan biraz daha yavaş olsa da ERP tüm bu sorunlara çözüm getirmektedir.

Sonuç olarak...
Günümüzde KOBİ’ler, teknolojiyi, stratejilerini hayata geçiren bir araç olarak konumlandırmaktadır. Gelişmiş analiz araçları, karar destek sistemleri, raporlama araçları ve süreçlere özel uygulamaların özellikleri geliştikçe, bu hedef daha kolay gerçekleşmektedir. ERP çözümleri, bu çabanın en önemli destekçisidir.

KOBİ’lerin farklı iş yapma biçimleri ve kendilerine özgü dinamiklerinin çeşitliliği hala son derece fazladır. Buna karşın operasyonel maliyetlerin düşürülmesi ve yatırımların daha etkin gerçekleştirilmesi sayesinde KOBİ2ler iş amaçlarına daha etkin biçimde ulaşacaktır. Bunun yolu ERP’den geçmektedir. Bu bağlamda KOBİ2ler şu 3 noktaya dikkat etmelidir:
İş amaçlarının ve gerekliliklerin bugünün şartlarına göre belirlenmesi
Potansiyel çözümlerin, üreticilerin ve katma değerli satıcıların değerlendirilmesi
Planların bugün için değil gelecek için yapılması